YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN KUŞ
Bugün günlerden hüzün.
Üzerimize yağan kin, nefret ve zulüm. Bir avuç zalim, koca bir ümmete kafa tutuyor. Ve canımızı acıtıp ruhumuzu daraltmaya devam ediyor. Hiç çocuğunuzun dişi ağrıdı mı gecenin birinde? Sus! Ve uyu dediniz mi? Hayır. Çünkü yüreğiniz yavrunuzun acısıyla parçalandı. Gece eczane, dişçi veya hastane yoluna düştünüz hemen. Çünkü yüreğiniz acıdı.
7 Ekim 2023…
Bir acının dışa patlaması idi. Sanıyor ki insanlar durduk yere atladı para motorlarla Tel Aviv’e. Tel Aviv diyorum ama aslında Kudüs mü demeliyim?
Başkent Tel Aviv değil ki Kudüs aslında…
Ankara gibi, Osmanlı’nın başkenti payitaht İstanbul gibi. Yüreğimiz nasıl Ankara ise, İstanbul ise emin olun Kudüs de aynı zamanda.
Mekke gibi Medine gibi… Kudüs’te, Gazze’de, Beytlahim’de, Batı Şeria’da, Nablus ve Refah’ta…
Hepsi bizim canımız ciğerimiz, şehirlerimiz, yurtlarımız.
Düşünün ki evinize aldığınız misafir sizi “ev benim” diyerek evinizden kovmuş. Hatta çıkmayınca öldürmüş. Şaka gibi değil mi? Ama değil, gerçek…
Evinize, toprağınıza, canınıza vatanınıza sahip çıkmışlar.
Güçlüler, ekonomileri yüksek, askeri imkânları çok ileri seviyede. Bir-leş-miş meclisleri var. Ülke yöneticileri ile antlaşmışlar. Hak, hukuk, adalet ve insan hakları üzerine değil. Zulüm, talan, katliam ve haksızlık üzerine…
Bu sistem yaklaşık 200 yıldır böyle. Irkçı emperyalist güçler Siyonizm adı ile tüm dünyayı alt üst ederek yönetiyorlar. Ama 1948’de bu çıban Ortadoğu’da, Filistin’de başladı kaşımaya-kazımaya ve sonuç…
Sekiz ayda 40 Bin can ve yerlerinden edilmiş 2 Milyon insan…
Tarihte bir olay vardı. Fil sahipleri. Ve fil sahipleri geldiler. İlk peygamber ile başlayan, ilk mabed olan Allah’ın evini yıkmaya. Ama bilmem kaç bin yıl sonra…
İşte geldi Ebrehe Kabe’ye… O kutsal binayı yıkmaya… Yüzlerce fille. Bir tek binayı…
Bu onun hesabıydı; gözü dönmüş, güç şımartmış, azdırmıştı.
Azdı, saldırdı, önüne geleni yıktı. Son hamle idi sıra… “Kâbe.”
Kâbe’ye saldıracaktı Mamut ve yıkacaktı taştan binayı…
Olmadı. Hesap tutmadı.
Abdulmuttalip çekildi Ömer Dağı’na. Beklemeye başladı. Ve o gün bambaşka bir gün oldu.
Kuşlar geldi. Ve tarihi bir söz, tarihi bir kanun oldu. “Allah dilerse kuşlar, filleri yener.”
Ve yendi. Kuşlar filleri yendi. O devasa savaş araçlarını yerle bir etti. Delik deşik etti.
Kuşlar; zarif, narin kuşlar…
En az Gazzeli çocuklar kadar narin, zarif ve korkusuz…
Ve kuşlar galip geldi. Kuşlar galip getirildi.
Şimdi bu kuşlar gelse, kimi taşlar?
Bunu anladığımız gün, emin olun kuşlar yine devreye girecek. Ve kuşlar yön değiştirecek.
Yönünü değiştiren kuş…
Bugün Mescid-i Aksa’yı ve Gazzeli çocuğun, kadının ve erkeğin yüreğini koruyacak.
Ben inanıyorum. Az kaldı.
Kuşlar yönünü değiştirecek.
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar-
Yeşil Geleceğe Uzanan Yol: Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü Doç. Dr. TUĞÇE DEMİRDELEN
-
Lezzet Festivali Başladı! Bu Yazıyı Okumadan Festivale Gitmeyin! Hanifi Aktaş
-
KDV’de Yeni Dönem: Hasılat Esaslı Vergilendirme Mehmet Akif Kılaç
-
Ailede Şiddet Gören Çocuklarda Bağımlılık Riski Mehmet Aslanbaba
-
İşverenler, SGK Teşviklerinden Yeterince Yararlanıyor Mu? Osman Tunç