Yardımlaşma ve Dayanışma
’’Düşenin elinden tut ki sende düştüğün zaman tutacak bir el bulasın’’
Dünya ülkeleri arasında sınırlar yok sayılmakta, küreselleşme tüm hızıyla, getirdiği artı ve eksilerle insanları birbirine yaklaştırmakta.
Dünyadaki tüm insanlar büyük bir gemide, hayat yolunda yol almakta. Bunu kabul etsek de etmesek de, dünyanın herhangi bir köşesindeki olay en uç noktadaki bir insanı da etkilemekte. Geminin ahenk, huzur, korkusuzca, mutlu insanları taşıyarak yol alabilmesi için, yardımlaşma ve dayanışma, her zamankinden daha fazla önemli ve gereklidir.
Eskiden; yardımlaşma ve dayanışma için hem cemiyet bireyleri arasında hem de cemiyeti oluşturan birey ve grupların, cemiyet bütünlüğünü korumak, devamını sağlamak için birbirlerine yaptıkları her tür maddi ve manevi destektir, denirdi. Bugün bu kavram kapsamı genişlemiş ve tüm insanlığı içine almıştır. Paylaşma; nimetleri, doğayı zamanı, enerjiyi, tüm dünyayı paylaşmak, insan olmanın ilk koşuludur. Her zamankinden daha fazla anlam ve önem kazanmıştır. ,
Sosyal
yardımlaşmanın en üst düzeyde olduğu toplumlar; ahenkli, düzenli, barış içinde
yaşarlar. Bireyler ve kurumlar dengeli, mutludurlar. Sosyal yardımlaşmanın
gelişmemiş olduğu toplumlarda yaşam kalitesi, ahenk, huzur, insan sağlığı ve
birçok sosyal gelişim de geri kalır. Veciz sözleri kaydettiğim defterimde
şunlar yazılı:
Bilge insanlar yardımlaşmayı övmüş önemini vurgulamışlardır;
’’Düşenin elinden tut ki sende düştüğün zaman tutacak bir el bulasın’’
Ali Fuat Başgil
Bir Türk Atasözü ise şu bilgiyi verir;
‘‘Allah yardım ederse kuluna her iş girer yoluna’’
Türk tarihinin ilk dönemleri Orta Asya – Avrasya bozkırlarında yaşanmıştır.
Buralardaki yaşam mücadelesinin temelinde, Türkler hayvanlarına devamlı
otlaklar bulmak, onların beslenmesini, bakımını sağlamak, onların yaşamasını
sağlayarak kendi yaşamlarını sürdürmek mücadelesi vermişlerdir. Büyük hayvan
sürüleri yönlendirilirken, sevk ve idare edilirken, obalar arası, çadırlar
arası yardımlaşma ve dayanışma zorunda kalmışlardır. Böylece ilk Türk
toplumlarında sosyal yaşam kültürünün vazgeçilmez özelliği
yardımlaşmadır.
Bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma, içinde bulundukları coğrafya ve yaşam
mücadelesi gereği olarak ortaya çıkmış ve Türk toplumunun milli karakteri
olarak gelişmiştir. Türk ulusu Kurtuluş Savaşı ile dünya tarihine en güzel
‘Yardımlaşma ve Dayanışma’ örneğini sunmuştur. Büyük insan Atatürk
insanlarımızı öylesine bir fikir birliği ve duygu bütünlüğü içinde
birleştirmiştir ki, vatan ve milletimiz mucizevi bir kurtuluş ile egemenliğine
kavuşmuştur. Bunu unutmamamız gerek.
Türk toplumu için, yardımlaşmaya çok önem veren İslamiyet’i seçmek büyük bir
şanstır. İslamiyet’te yardım anlayışı ve bu anlayışın uygulanışı geniş ve
detaylı olarak işlenmiştir.
Dinimiz bize zekat vermenin, güzel söz söylemenin, gönül almanın, düşenin
elinden tutmanın kısaca maldan sevgiye kadar her şeyin yardım amacı ile
verilebileceğini anlatır. Zekat kurumu her yıl sayısız fakirin çeşitli
ihtiyaçlarına cevap vermekte, fakirliğin büyümesine engel olmaktadır.
Yardımlaşmanın insanımıza ve toplumumuza kazandırdığı artılara bir
bakalım;
• Yoksullar korunmuş olur
• Yardımla topluma kazandırılan insanda olumsuz duygu ve düşünceler gelişmez.
Kin, nefret, düşmanlık gibi… Tam tersi onlar da ellerine imkan geçince yardım
yapmaya teşvik edilmiş olurlar.
• Bir toplumda yardımlaşmak geniş düzeyde yaşanıyorsa, arkadaşlık, iyilik,
hayır duyguları güçlenir. Bu da o toplumu daha güçlü kılar
• Yardımlaşma zenginle fakir, tokla aç arasındaki uçurumu kapatır. Aralarında
dostluk oluşur.
• Sosyalleşmemizi sağlar
• Başarılı olmamızı kolaylaştırır
• Sinerjik enerji yaratır
• İyi yaşamamızı sağlar
• Manevi güç verir
Vatandaşlarımızın ve
ülkemizin dünya ülkeleri arasında önemli bir yere gelmeleri için, toplum olarak
birlik, bütünlük ve fikir birliği ile dayanışma içinde olmalıyız.
Sosyoloji, psikoloji, felsefe ilimleri ve tüm dinlerde yardımlaşma ve dayanışma
önerilmiş, sayısız yararları anlatılmış ve yardım yapan, dayanışma içinde olan
insanlar övülmüştür. Yardımlaşma ve dayanışma yaşamın vazgeçilmez iki kutsal
kelimesidir. Türk toplumu ve gençlerimiz bu iki kelimeyi her zaman
yaşayacaklardır.
İbrahim ER
E.Astsubay
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar-
Yeşil Geleceğe Uzanan Yol: Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü Doç. Dr. TUĞÇE DEMİRDELEN
-
Lezzet Festivali Başladı! Bu Yazıyı Okumadan Festivale Gitmeyin! Hanifi Aktaş
-
KDV’de Yeni Dönem: Hasılat Esaslı Vergilendirme Mehmet Akif Kılaç
-
Ailede Şiddet Gören Çocuklarda Bağımlılık Riski Mehmet Aslanbaba
-
İşverenler, SGK Teşviklerinden Yeterince Yararlanıyor Mu? Osman Tunç