Üniversiteler ve Ülkelerin Gelişmişliği
İŞ’TE LIFE ADANA 2. SAYI
Üniversiteler ve Ülkelerin Gelişmişliği
Üniversitelerin temel görevi; eğitim-öğretim, araştırma, yayın ve topluma hizmet olup, sahip olduğu akademisyenler ile bilimsel araştırma yaparak yeni bilgiler üretmektir. Dünyada bilginin yüzde doksandan fazlası üniversitelerde üretilmektedir. Yeni üretilen bilgiler daha önce üretilen bilgilerle birlikte öğrencilere aktarılmaktadır. Gelişmiş ülke üniversitelerinde üretilen bilgiler teknolojiye ve ekonomiye aktarılmakta, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde üniversitelerde üretilen bilgilerin önemli bir kısmı raflarda kalmakta ve kısmen yayına dönüştürülmektedir.
Üniversiteler ülkelerinin geleceğini şekillendirecek olan gençlerin en sağlıklı bilgilerle eğitilmesini sağlarlar. Üniversiteler Sürekli Eğitim Merkezileri ile meslek sahiplerine de yeni gelişmeleri aktarmalıdırlar. Üniversitelerden yeni ve gerekli bilgileri alan öğrenciler ve meslek sahipleri ülke ekonomisine önemli katkı sağlayabilirler.
Dünya standartlarında bilimsel araştırma yapamayan ve araştırma sonucu ortaya çıkan bilgileri teknolojiye aktaramayan üniversitelerin ülke ekonomisine katkıları az olmaktadır. ABD’de üniversitelerin bir bölümü araştırma üniversitesi adı altında diğerlerinden ayrı tutulmaktadır. MIT, Harvard, Stanford, Berkeley, Yale ve Columbia üniversitelerinin de aralarında yer aldığı, çok yoğun araştırma yapan 200’ün üzerinde araştırma üniversitesi vardır. Bu üniversitelerin bazılarının patent sayıları ve patent gelirleri, çok sayıda ülkenin patent sayı ve gelirinden fazladır. YÖK tarafından yapılan yeni düzenleme ile 10 araştırma üniversitesi oluşturmaya çalışılmaktadır. Belirlenen bu üniversitelerimizin Ar-Ge bütçeleri ve kadroları artırılarak ülkemizin bilgi ve teknoloji üretip ihraç etmesi sağlanabilir. Devletimizin 2023 hedefleri içinde, Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki payının yüzde 3’lere çıkartılması ve Ar-Ge personel sayısının 300 bine çıkartılması ve bunun yüzde 60’ının özel sektörde olması bulunmaktadır.
ABD’nin gelişmişliği üniversitelerinin sanayi ile işbirliğini erken başlatması, teknoloji ve uygulamaya aktarılacak bilgi üretmesine dayandırılmaktadır. Devletimiz tarafından bu konuda son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler üniversitelerin teknolojiye aktarılabilecek bilgi üretmesini teşvik etmektedir. Üniversite öğretim üyelerimizin bu konuda duyarlı ve daha hızlı davranarak açığı kapatması gerekmektedir.
Dünyamızda gelişmiş ülkeler teknolojik ve ekonomik gelişmelerini eğitim ve üniversite-sanayi işbirliği ile başarmışlardır. Bu ülkelerin bütçelerinden en büyük payı eğitime aktardığı bilinmektedir. Ülkelerin kalkınması ve gelişmişlik düzeyi eğitilmiş nitelikli insan gücüne paraleldir.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri farklı şekillerde ölçülebilmektedir. Gelişmeyi tek bir faktörle ifade edebilmek, ülkelerin ekonomik, siyasal ve sosyal yapılarındaki farklılıklar nedeniyle imkansız gözükmektedir. Gelişmişlik düzeyi ölçütlerinden en fazla kullanılanı kişi başına düşen milli gelir olup buna ilave olarak eğitim ve sağlığa ait bir takım göstergelerde ölçüt olarak kullanılmaktadır.
Ülkeler arası sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerinin ortaya konduğu İnsani Gelişme Endeksi (İGE), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (GNDP) tarafından 1990 yılında İnsani Gelişme Raporu (İGR) ile yayınlanmaya başlanmıştır.
Dünya bankası tarafından öngörülen ve ülkelerin gelişmişliğini gösteren faktörler; 1- Okuryazarlık, eğitim ve beceri, 2- Sağlık, 3- Gelir ve ekonomik refah, 4- Seçim, demokrasi ve katılım, 5- Teknoloji olarak verilmiştir.
Dördüncü gösterge dışındakilerin fen bilimleriyle ilişkili olduğu görülmektedir. Ülkelerin gelişmişliği sıralamasında ülkemizin bulunduğu sıra hepimiz üzmektedir. Bu sıralamada daha iyi konuma gelebilmek için tarafların daha fazla gayret göstermesine ihtiyacımız vardır. Ülkemiz de bu durum anlaşılmış olup, fen bilimlerine özel önem verilmeye başlanmıştır. Yapılan yasal düzenlemeler kapsamında (Ar-Ge Reform Paketi ve Üretim Reform Paketi) temel bilimleri güçlendirecek özel destekler verilmeye başlanmıştır. Yaşadığımız ve yaşayacağımız dönemde, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler ile bilgiye dayalı üretim, büyümenin ve gelişmenin temel belirleyici gücü olmaya devam edecektir. Bu nedenle bazı teknolojik yatırımlar ve araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri devletimizin son yıllarda yaptığı yasal düzenlemeler ile desteklenmekte ve geliştirilmektedir. Ülkemizde bulunan Ar-Ge Merkezi sayıları hızla artmakta, şu an itibariyle 700 geçen sayının yılsonuna kadar 1000’e ulaşması hedeflenmektedir. Yine bu kapsamda orta yüksek ve yüksek teknolojiye dayalı üretim yapacak firmalara özel destek uygulamaları başlatılmıştır.
Beklentimiz, devletimizin verdiği bu desteklerin taraflarca iyi değerlendirilmesi ve ülkemizin gelişmişlik de hak ettiği sıraya gelmesidir. Bu konuda üniversitelerimize çok önemli görevler düşmektedir. Toplumun beklentisi öğretim üyelerinin sahada, yani toplumun içinde olması ve ülke yararına her alanda bir şeyler ortaya koyabilmesidir. Üzülerek ifade etmek gerekirse öğretim üyelerimizin büyük çoğunluğu dünya gerçeklerinde kopuk, sahadan uzak üniversite ortamından dışarı çıkmayan bir yapıda bulunmaktadırlar. Bu yapıyı değiştirmeden ülkemizin gelişmesine katkı koyabilmelerinin mümkün olamayacağını anlayıp, kısa sürede gelişmiş ülke üniversitelerinde görev yapan öğretim üyeleri gibi olmaya ve yaşamaya başlamaları zorunludur.
Yaşadığımız olaylardan ders alıp, hep birlikte, el ele barış ve kardeşlik içinde devletimize, milletimize ve ülkemize hizmet için gerekeni yapacağımıza inanıyorum. Saygılarımla…
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar-
Yeşil Geleceğe Uzanan Yol: Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü Doç. Dr. TUĞÇE DEMİRDELEN
-
Lezzet Festivali Başladı! Bu Yazıyı Okumadan Festivale Gitmeyin! Hanifi Aktaş
-
KDV’de Yeni Dönem: Hasılat Esaslı Vergilendirme Mehmet Akif Kılaç
-
Ailede Şiddet Gören Çocuklarda Bağımlılık Riski Mehmet Aslanbaba
-
İşverenler, SGK Teşviklerinden Yeterince Yararlanıyor Mu? Osman Tunç