Rektör Adaylığına Giden Yol-1
İnsan kendi yolunu çizmek için çalışır, bazı zaman başarılı bazı zaman da başarısız olabilir. Başarısızlıklar da bazı zamanlar başarıya vesile olabilir. İnsanlar başarılı olmak ister, başarıyı yakalamak mutluk getirebilir, mutsuz da edebilir. İster başararak ister başarmadan mutlu olmak bana göre aslında en önemli başarıdır.
Üniversiteler ülkelerin gece fenerleri olup yolunu aydınlatmaktadır. Üniversite öğretim üyeleri yöneticiliği seviyor ise onlar için ulaşmak istenilecek en üst hedef rektörlüktür. Ben üniversite mezuniyetimden sonra yedek subaylık dönemimde 1975-1977 yıllarında İzmir Kimya Evi Müdür Vekilliği, 1977’de Barutçular Yağ Fabrikası İmalat Müdürlüğü, üniversitede çalışma dönemimde 1977’den beri anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı ve diğer idari görevlerde bulundum. Yönetici olduğum sürece iyi işler yapmaya çalıştım ve başarılı olduğum inancındayım. Faydalı işler yapacağıma olan inancımdan yöneticilik görevlerini üstlendim ve üniversitelerde değişik makamlarda görev aldım.
Bazı bilgileri paylaşmak istediğim için sabrınıza sığınarak kendi hayatımdan bazı kesitleri anlatmak istiyorum.
Tarsus’ta ilk ve ortaokuldan mezun olduktan sonra lise eğitimi için Mersin Öğretmen Okulu’nu seçtim, okula giriş sınavlarında başarılı olup 1966 yılında Mersin Öğretmen Okulu’nda eğitimime başladım. O dönemlerde öğretmenlik en çok tercih edilen mesleklerden biriydi, öğretmenlik kutsal bir görev olarak algılanmaktaydı. Öğretmen olmak için sadece derslerde başarılı olmak yetmez, karakter olarak öğretmenliğe uygun olduğunuza öğretmenler kurulu karar verir, kurul öğretmen olabilir derse öğretmen olabilirdiniz.
Öğretmen okulları ortaokuldan sonra üç yıldı, yani üç yılda mezun olup ilkokul öğretmeni olabilirdiniz. Başarılı öğrenciler, birinci ve ikinci sınıfta o dönem notu en yüksek olanlardan, belirli sayıda seçilip Yüksek Öğretmen Okullarına gönderilirdi. Üç adet Yüksek Öğretmen Okulu vardı, ben 1988 yılında İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na gönderildim. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık sınıfını 1968-1969 eğitim öğretim yılında tamamladım, 1969 yılında İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’ne kayıt yaptırıp Haziran 1974 yılında Kimya Yüksek Mühendisi olarak mezun oldum. Ortaokul yıllarında kimya mühendisi olmayı ve bir fabrika kurmayı hedeflemiştim. 1974 yılı Kıbrıs Harekatı’nda Tarsus Askerlik Şubesi’ne müracaat ederek askere gitmek istedim ve o yıl yedek subay olarak askere alındım. Nisan 1976’da teskere alıp Tarsus Barutçular Yağ Fabrikası’nda imalat müdürü olarak çalıştım.
Girişimci olarak fabrika kurmak istememe rağmen kader Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde asistan olmamı sağladı. 1977’de başladığım asistanlıktan bugüne kadar üniversite öğretim üyesi olmaktan hep mutluluk duydum.
1985 yılında memleketim olan Adana’da bulunan Çukurova Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak göreve başladım. Bu olay beni ve ailemi çok mutlu etmişti. 1995 yılının Şubat ayında yeni kurulmuş olan üniversitelerden biri olan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde (KSÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı oldum. O tarihlerde çalışmayı sevdiğim ve çok çalıştığım için altı ay sonra dekanlığa ilave rektör yardımcısı olarak da görev aldım.
KSÜ öğretim üyeleri tarafından teşvik edildiğim için 2002 yılında rektör adayı oldum. Anlatmak istediklerim aday olduktan sonra yaşadıklarım olup yukarıda anlattıklarım anlatacak olduklarımı anlamaya yardımcı olacaktır.
Ülkelerin gelişmişliği insanlarının gelişmişliği, yani eğitimi ile doğru orantılıdır. Bunun için ‘eğitim ordusu’ dediğimiz ilkokuldan üniversiteye kadar olan okullardaki eğitmenler son derece önem arz eder. Öğretmen ve öğretim üyeleriniz iyi eğitici özelliğine sahip değilse ülkenin geleceği tehlikeye girer. Bu nedenle eğitim ordunuzu iyi oluşturmak mecburiyeti vardır. Maalesef geçmiş dönemlerde iyi öğretmen yetiştiren öğretmen okullarını kapattık. Sonucunun iyi olmadığını aslında hepimiz yaşayarak gördük. Bu olumsuzluk nasıl telafi edilebilir, bu ayrı bir konu olarak ele alınmalıdır.
Üniversitelerimizin kuruluşunu tanımlayan Anayasamızın 130. maddesini sizlerle paylaşmak istedim:
“MADDE 130- Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından kanunla kurulur.”
Görüldüğü gibi üniversitelere yüklenen görevler;
- Eğitim-öğretim,
- Bilimsel araştırma yayın,
- Danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek şeklindedir.
Gelişmiş ülkelerdeki üniversiteler yukarıda üç madde olarak belirtilen konularda görev yapmakta, ülkemizde ise 3. maddede belirtilen gerçek anlamda yapılmamaktadır.
Benim rektör adayı olma sebebim üç madde olarak belirtilenleri, özellikle bugün için göz ardı edilen 3. maddede belirtileni tam anlamı ile yapmaktı.
KSÜ’de görev yaptığım sürede ve özelikle rektör adayı olduktan sonra yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Ülkesini seven her vatandaş, ülkeye hizmeti ön planda tutar, ben de hayatımın her döneminde ülkeme hizmeti gaye edindim. Şükürler olsun, hangi görevde olursam olayım gücüm yettiğince de hizmet etmeye çalıştım ve hizmet ettim. Rektör görevini üstlenerek daha iyi hizmet etme imkanı bulacağıma inandığım için rektör adayı oldum. Yaşananları ve tecrübelerimi imkan olursa “Rektör Adaylığına Giden Yol-2” yazısında paylaşmaya çalışacağım.
Saygılarımla
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar-
Yeşil Geleceğe Uzanan Yol: Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü Doç. Dr. TUĞÇE DEMİRDELEN
-
Lezzet Festivali Başladı! Bu Yazıyı Okumadan Festivale Gitmeyin! Hanifi Aktaş
-
KDV’de Yeni Dönem: Hasılat Esaslı Vergilendirme Mehmet Akif Kılaç
-
Ailede Şiddet Gören Çocuklarda Bağımlılık Riski Mehmet Aslanbaba
-
İşverenler, SGK Teşviklerinden Yeterince Yararlanıyor Mu? Osman Tunç