Hayat Kısa
Değerli okuyucularımız; aslında hayatın kısa olduğunu hepimiz biliyoruz. Biliyoruz bilmesine de kimi zaman işimize gelmiyor sanki. Bazen unutuyor ve hiç bitmeyecek zannediyoruz, bazen de herkese kısa da bana değil diye düşünüyoruz herhalde. Oysa birçok tecrübe yaşamışızdır, hayatın bize öyle zannettiğimiz kadar çok uzun olmadığını öğreten. Öyle ya da böyle birilerimiz için hayat her gün bitiyor. Kaza ile, felaket ile, hastalık ile, sinir ile, kavga ile, şiddet ile. Zaman zaman da doğal afetler ile kimilerimizin aldığı nefes tükeniyor ve ebedi aleme çekip gidiyoruz. Bu ebedi aleme gitmeler, zaman zaman çok erken yaşta, zaman zaman da orta veya ilerleyen yaşlarda olabiliyor. Geride kalan insanlar üzülüyor, acı çekiyor, dua ediyor ama göç etme sırası kendisine gelinceye kadar nefes almaya devam ediyor.
Bu dünyada kalıcı değiliz hiçbirimiz.
Ölümsüz değiliz çünkü.
Ne kadar süre yaşayacağımızı bilemiyoruz. Bir dakika sonra yaşayacağımızın garantisi yok ki uzun yılların garantisi olsun. Son yıllarda dünya ile birlikte ülkemiz de büyük felaketler yaşadı. Yeni nesil, darbeyi, pandemiyi, savaşı, depremi, sel felaketini, hepsini gördü kısacık ömürlerinde. Her bir olayda da birçok canımız hayatını kaybetti. Bu olaylar bundan sonra olmayacak mı? Elbette olacak. Başka felaketler de göreceğiz muhtemelen, yaşarsak tabi. Zaman, önümüze bakınca uzun gibi gelse de geriye bakınca çok kısa olduğu hissediliyor. Göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor zaman.
Her yaşanan acıdan büyük üzüntüler duyuyoruz ama yeterince ders almadığımızı düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Hep bir kural dışına çıkma, hep bir kurnazlık yapma isteği, çalıp çırpma isteği, kavga etme, şiddet uygulama, öldürme, yağmalama, tecavüz, yalanlarla dolanlarla iş yapma çabaları, suiistimaller, görevi kötüye kullanmalar… Sayılabilir daha. Bu kötü huylardan, bu yanlışlardan vazgeçmeli insanoğlu. Her alanda her anımızda dürüst olmayı ilke olarak kabul etmeliyiz.
Yüzyılın felaketi olarak adlandırılan son Kahramanmaraş merkezli depremden 10 ilimiz, milyonlarca insanımız etkilendi. Binlerce canımızı kaybettik maalesef. Bu felakette de gördük ki sahip olduğumuzu düşündüğümüz hiçbir şey aslında bizim değilmiş. Mal, mülk, para, taşıdığımız can bile bizim değilmiş oysa. Hal böyleyken, her an nefes alma süremiz bitebilecekken, artık değişmeliyiz. Hayata, insanlığa, doğaya bakış açımızı değiştirmeliyiz hep beraber. En azından bireysel olarak kendimiz değiştirmeliyiz. Davranışlar sonucunda kimseyi kırmaya, üzmeye veya kimseye kırılıp üzülmeye, küsmeye, tavır yapıp sevdiklerimizden uzaklaşmaya fırsat vermemek gerektiğini anlamış olmamız lazımartık. Bir dakika içerisinde ters yüz oldu hayat, binlerce can yok oldu. Akşam küs yatanların sabah barışmaya fırsatları da şansları da olmadı maalesef. Sevdiklerine, canlarına sarılma, onları öpme imkanları olmadı. Yok oldu tüm aile. Hiçbir şeyin önemi kalmadı. Hiçbir şeyin önemli olmadığı anlaşıldı. Hayatlarını kaybedenler için bir nevi kıyamet koptu. Hepsine Allahtan rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun. Allah hepimizi afetinden korusun, bir daha böyle felaketler göstermesin inşallah.
Çok beğendiğim bir filim repliği var: “Ne diyorduk? Hayat kısa, affet, yardım et, şükret. Sev, gülümse, mutlu ol.”
Affedeceğiz, yardım edeceğiz, şükredeceğiz, sevecek, gülümseyecek ve içinde bulunduğumuz anı mutlu olarak yaşamaya çalışacağız. Bunları sadece başkaları için değil, kendimiz için de yapacağız. Nefret yok, kin yok, şiddet yok. Ailemizle, yakınlarımızla, dostlarımızla, sevdiklerimizle daha fazla vakit geçirmek çok kıymetli. Onlara daha çok zaman ayırmak, hayatı onlarla paylaşmak daha anlamlı olacaktır.
İnsanları ve olayları olduğu gibi kabul edip, beklentisiz bir şekilde hayatımızı sürdürmek herkesi daha mutlu edecektir.
Şükrü GEDİK
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar-
Yeşil Geleceğe Uzanan Yol: Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü Doç. Dr. TUĞÇE DEMİRDELEN
-
Lezzet Festivali Başladı! Bu Yazıyı Okumadan Festivale Gitmeyin! Hanifi Aktaş
-
KDV’de Yeni Dönem: Hasılat Esaslı Vergilendirme Mehmet Akif Kılaç
-
Ailede Şiddet Gören Çocuklarda Bağımlılık Riski Mehmet Aslanbaba
-
İşverenler, SGK Teşviklerinden Yeterince Yararlanıyor Mu? Osman Tunç